1. DÜRÜST DAVRANMA

Dürüst davranma, bireylerin doğrulukla ve dürüstlükle birbirlerine gösterdikleri güvene uygun hareket etmeleridemektir. Dürüstlük kuralı hak sahibi bir kimsenin hakkını kullanırken veya borçlu bir kimsenin borcunu ifa ederken “dürüst, namuskar ve makul” olmasını emreder. Ayrıca dürüstlük kuralı, bir sözleşmeye yönelik olarak görüşmeye başlayan taraflara, birbirlerine karşı dürüst davranma, sözleşmenin yapılması veya şartlarının tespiti hususundaki kararlarına etki edecek hususlar hakkında bilgi verme ve görüşmeleri dürüst ve ciddi bir tavırla sürdürme yükümlülüğünü yükler(1).

 

Kanunlar ne kadar ince ve teferruatlı kaideler koyarsa koysun hakların kullanılmasında ve borçların yerine getirilmesinde her hadise için riayeti gereken hareket tarzını ayrı ayrı tespit etmeğe imkan bulunmadığından, bunların hepsini içine alan ve yalnız MK.’da değil, bütün hususi hukuk- hatta amme hukuku- kanunlarında hakim olan çok umumi bir kaideye ihtiyaç hasıl olmuştur. İşte medeni kanunun ikinci maddesindeki hüsnüniyet( yani doğruluk) kaidesi bu ihtiyacın mahsulüdür(2). Mezkur madde Medeni Kanun’un başlangıç hükümleri arasında ikinci maddede şu şekilde düzenlenmiştir:                                                                                                                                                                                             

  Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken  

   dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.    

  Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz(3).

__________________________                                                                                                                                   1) Yarg. 2. 2.HD, 15.9.1997, 6603/ 8864 (YKD, 1997/12, sh. 1856 vd.)

2)Velidedeoğlu, Hıfzı Veldet: Türk Medeni Hukuku, İstanbul 1963, 3.Bası, sh.141

3)Dürüstlük kuralına uyma gereğini ifade etmek için 1971 ön tasarısında “doğrulukla davranış” deyimi, 1984 ön tasarısında “dürüst davranış” deyimi kullanılmıştır.

  Buradaki dürüstlük kelimesinden maksat, hakların   kazanılması bahsindeki hüsnüniyette olduğu gibi, belli bir olay hakkında bilgi sahibi olup olmamak, yani sübjektif bir hal değil, bir hakkı kullanırken veya borcunu yerine getirirken hakkını iyiye kullanarak doğrulukla işini görmek gibi tamamen objektif bir vaziyettir. Dolayısıyla 2.maddedeki hüsnüniyete doktrinde objektif hüsnüniyet de denmiştir.

 

Tarihi çıkış noktası göz önünde tutulduğu zaman MK.m.2’nin birinci fıkrasında “güven düşüncesi” nin hakim olduğu görülür(4). Öyle ki, akitten doğan ilişkilerde taraflardan her biri vermiş olduğu söze sadık kalınacağını yani “ahde vefa” göstereceğini belirterek karşı tarafında kendisine güvenebileceğini belirterek “karşılıklı bir güven ilişkisi” oluştururlar.

 

I)Genel Olarak Hakların Kullanılması

Hak hukuk yolu ile korunan ve bu korunmadan yararlanan bireyin kendi iradesine bırakılan menfaat ve yetkilerdir. Hak sahibinin hakkından yararlanması hakkı kullanmak suretiyle olur(5).Bu kullanım hakkın mahiyetine göre değişik görünümler arz edebilir.

 

Ayni hakların kullanılması,hak sahibi bireyin hakkının konusunu oluşturan mal(eşya) üzerinde fiili ve hukuki tasarrufta bulunmasıyla gerçekleşir. Örneğin malikin evinin rengini değiştirmesi mülkiyet hakkını kullanmasıdır.

_________________________

.

4)Edis, Seyfullah: Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, Ankara 1989, 4.Bası, sh.290

5)Oğuzman, M.Kemal / Barlas, Nami : Medeni Hukuk( Giriş-Kaynalar-Temel Kavramlar), İstanbul 2003, 10.Bası, sh.167

 

  Şahsi(nispi) hakların kullanılması, alacaklı tarafın borçludan hakkın konusunu oluşturan edimi ifa etmesini yahut hakkın konusuna uygun şekilde bir hareket ya da kaçınmada bulunması istemiyle gerçekleşir. Örneğin satıcının alıcıya sattığı arabanın bedelini istemesi şahsi haklardandır.

 

  II)Dürüst Davranma Kavramı ve İçeriği

  A)Terim sorunu

  Önceki medeni kanunumuzun ikinci ve üçüncü maddelerinde “hüsnüniyet”ten(iyiniyetten) söz edilmekteydi. Bu iki maddede söz konusu olan iyiniyet işlevleri ve konuları bakımından birbirinden farklılıklar göstermekteydi. Ancak farklı olan bu iki kavramın aynı terimle ifade edilmesinin nedeni Medeni Kanunun, İsviçre Medeni Kanunun Fransızca metninden çevrilmiş olmasındandır. Almanca metinde ise sübjektif iyiniyet “guter glaube” objektif iyiniyet “treu und glauben(doğruluk ve güven)” terimiyle ifade edilmiştir.

 

  Yeni medeni kanunumuzda ise iki maddede birbirinden farklı terimler kullanılmıştır. Bunlar ikinci maddede “dürüst davranma” ve üçüncü maddede “iyiniyet” olarak  belirlenmiştir(6).

 

  B)Kavram ve İçerik 

  Dürüst davranma dürüstlükle, namuskârca ve doğrulukla karşısındaki bireyin gösterdiği güvene, itimada uygun biçimde hareket etmek demektir. Dürüstlük kuralları, toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, dürüstlük, işlem ve iş ilişkilerindeki dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu bir davranış düsturudur(7).

_________________________

6)Akipek, Jale / Akıntürk, Turgut : Başlangıç Hükümleri – Kişiler Hukuku, İstanbul 2003, 4.Bası, sh.174

7)Akipek / Akıntürk, age., sh.175

 

*2)DÜRÜST DAVRANMANIN İŞLEVİ

 

   Dürüstlük kuralının esas işlevi(fonksiyonu), hukuk kurallarının genel, soyut ve donmuş kurallar olmasından doğan sertliği yumuşatmaktır(8). 

  Hukukumuzda dürüst davranmanın işlevleri şu alanlarda görülür:

-Hakların kullanılmasında ve borçların yerine getirilmesinde sınırlar çizer. Yani hakların ve borçların içeriğini belirler.

-Hukuki işlemlerin yorumlanması ve tamamlanmasında büyük bir görevi vardır.

-Hakimlere kanunu yorumlarken veya tamamlarken yol gösterir.

 

  I)Dürüst Davranmanın Hakların Kullanılması ve Borçların Yerine Getirilmesindeki İşlevi

 

  Medeni kanunumuzun ikinci maddesinin birinci fıkrası, kişilerin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken kişisel eğilimlerle, düşünce ve duygularla özellikle salt kişisel menfaatlerine göre hareket etmelerini önlemek ister. Böylece kanunen korunmayan menfaatler gerçekleşmeyecek ve de haklar iyi kullanılacaktır.

 

  II)Dürüst Davranmanın Hukuki İşlemlerin Yorumlanmasında ve Tamamlanmasındaki İşlevi

  A)Hukuki İşlemlerin Yorumlanmasında Dürüstlük

 

  Hukuki işlemlerde, bilhassa sözleşmelerde bu sözleşmeye taraf olanların iradelerini açıklamak için kullandıkları ifadeler her zaman çok açık ve net olmayabilir. İfadelerin açık bir şekilde belirtilmeyişi, tarafların bu ifadelerden farklı anlamlar çıkarmalarına neden olabilir. İşte böyle durumlarda hukuki işlemlerin yorumlanması gerekebilir. İrade açıklamalarının yorum-

_________________________

8) Akipek / Akıntürk , age.sh.176

lanması ile ilgili genel kural BK.m.18’de düzenlenmiştir. Buna göre, tarafların kullandıkları ifadeler ne olursa olsun, hukuki işlemler yorumlanırken onların gerçek ortak maksatları(amaçları) araştırılır. O halde hakim irade açıklamalarını yorumlarken, tarafların buna nasıl bir anlam verdiklerini ve ne kastetmek istediklerini araştırmak zorundadır. Hakime burada yol gösterecek olanda dürüstlük kurallarıdır.

  Yargıtay, bir sözleşme yorumlanırken, dürüst davranma esasları gereğince o sözleşmede bulunması gereken şartların dahi, sanki sözleşmenin içinde mevcutmuş gibi dikkate alınmasının MK.m.2 hükmü gereği olduğu görüşündedir(9). İsviçre Federal Mahkemesi de “irade açıklamalarının hal ve şartların gerekli kıldığı dürüstlük kurallarını karşıladığı göz önünde tutularak yorumlanmalıdır.”esasına göre hareket eder(10).

  Kısacası hâkim, hukuki işlemleri ve sözleşmeleri yorumlarken dürüst kişilerin böyle hukuki işlemlere vereceği anlam çerçevesinde tarafların iradesini ortaya çıkarmak durumundadır.

 

  B)Hukuki İşlemlerin Tamamlanmasında Dürüstlük

  Hakim yalnızca hukuki işlemleri yorumlamak durumunda değil, bazende tamamlamak durumunda kalabilir. Genellikle hukuki bir ilişkiye giren taraflar, kanuni işlemin esas noktaları üzerinde durup onları düzenlemekle yetinirler ve ikinci derecedeki noktalar üzerinde durmayı lüzumlu görmezler veya bu konularda hüküm koymayı unuturlar. Böyle durumlarda sözleşmenin ifası sırasında ikinci derecedeki noktalar hakkında aralarında çıkan anlaşmazlığın hangi yolla çözüme kavuşacağı sözleşmenin hükümlerinden anlaşılamaz.

_________________________

9) HGK. 5.10.1960, Ad.Der.1962, sh.355

10) JDT. 1958, 475

Tarafların bu noktaları öngörmemiş olmasından dolayı sözleşmede bir boşluk vardır. Tarafların üzerlerinde pek fazla durmamış oldukları bu ikinci derecedeki önemli noktalar üzerinde çıkan anlaşmazlıkları gidermek görevi BK.m.1/II hükmüyle hâkime düşer. Söz konusu hüküm “ikinci derecedeki noktalar hakkında uyuşulmadığı takdirde hâkim, işin mahiyetine bakarak onları tayin eyler.” der. Böylece sözleşmelerin tamamlanmasının dürüstlük kuralına göre olması gerektiğini ifade etmek ister.

 

  *3)Dürüstlük Kuralına Uymamanın Sonuçları (Hakkın Kötüye Kullanılması)

 

 1)Hakkın Kötüye Kullanılması Kavramı 

  Medeni kanunun 2.maddesinin II.fıkrasında, bir hakkın sırf başkasına zarar veren kötüye kullanılmasının(sırf gayrı ızrar eden suiistimalinin) kanun -daha doğrusu hukuk düzeni- tarafından korunmadığı açıkça belirtilmiştir(11).

 

  Bu madde, bir yasak getirmektedir. Dürüstlük kuralına aykırı davranışların, başka deyişle hakkın kullanılmasının, hukuk düzeni tarafından korunmayacağını belirterek, bu davranışları yasaklamış ve de yaptırıma bağlamıştır.

 

  Dürüstlük kuralı gereğince, bir hak amacına uygun kullanılmalıdır. Bir kişi, hakkını gereğinden daha kapsamlı olarak, yani kendisine yararlı olan ölçüyü aşarak ve başkalarına zarar verecek biçimde kullanırsa, bu kullanmayı yasa korumaz. Buna, HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI YASAĞI denir(12).

 

II)Hakkın Kötüye Kullanılmasının Öğeleri

  Hakkın kötüye kullanılmasından bahsedebilmemiz için, bazı

___________________. ______

11) Ataay, Aytekin: Temel Bilgiler-Genel Kavramlar, İstanbul 1980, 3.Baskı, sh.419

12) Zevkliler, Aydın / Havutçu, Ayşe: Medeni Hukuk Temel Bilgiler, Ankara 2005, 5.Baskı, sh.88

şartların birlikte bulunması gerekir.

 

  A) Bir Hakkın Varlığı

  Hakkın kötüye kullanımının söz konusu olabilmesi için, her şeyden önce kişiye hukuk tarafından tanınan ve korunan bazı yetkilerin, yani bir hakkın varlığı gereklidir(13).İşte kişi, hukukun hakkını sınırladığı alanın içerisinde kalır görünmekle beraber, hakkını dürüstlük kurallarının hoş görmeyeceği biçimde kullanırsa, hakkın kötüye kullanımı söz konusu olur.

  Bir kimsenin hukuken sahip olmadığı bir hakkı, sahip olmadığı yetkileri sanki varmış gibi kullanmaya kalkışması, hakkın kötüye kullanımı değil, haksız fiili oluşturur( BK.41). Zaten haksız fiil ile hakkın kötüye kullanımı arasındaki fark da, birinde hukuken tanınmış bir hakka sahip olmadan hareket edilmesi ötekinde hukuken sahip olunan bir hakkın kötüye kullanılması ayırımından kaynaklanmaktadır. Birincisi haksız fiili ikincisi ise hakkın kötüye kullanımını oluşturur.

 

  B) Hakkın Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırı   Biçimde Kullanılması  

  Mevcut hakkın dürüstlük kuralına göre belirlenen kapsamı  ve amacını aşacak biçimde kullanılması hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Ancak bu durumun gerçekleşmesi için dürüstlük kuralına aykırılık açık biçimde olmalıdır. Yani hakkın kötüye kullanılması, herkesin anlayabileceği açıklıkta olmalıdır.

 

  C)Hakkın Kötüye Kullanılmasından Zarar Doğması

  Hakkın kötüye kullanımının gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için bu üçüncü koşulun gerekli olup olmadığı tartışmalıdır. Zarar kavramından maksat başkalarının 

 

13) Akipek / Akıntürk, age. sh.197

hukuken korunan maddi veya manevi çıkarlarının ihlal edilmesidir.

 

  III)Hakkın Kötüye Kullanılmasına Örnekler

  A)Hakkın Karşı Tarafı Esirgeyici Biçimde Kullanılmaması

 

  Bir kimse hakkını bir çok biçimde veya yolla kullanabiliyorsa bu yollardan ve biçimlerden kendisi için      en uygun olanını seçebilir. Seçtiği yolun karşı taraf için doğuracağı sakıncaları dikkate almak zorunda değildir. Fakat bazı durumlarda, birçok yoldan, hakkın sahibine aynı yararı sağlayan ve muhataba hiçbir zarar vermeyen yolun tercih edilmesi beklenebilir ve de istenebilir. Böyle durumlarda hakkın karşı tarafı esirgeyici biçimde kullanılmaması hakkın kötüye kullanımı olarak kabul edilir.

 

  B)Hakkın Kullanımında Yarar Yokluğu 

  Bir hakkı kullanan kişinin, onu kullanmakta bir yararının bulunduğu doğal olarak varsayılır(14).Fakat kimi hallerde, hakkı kullananın bunda hiçbir yararının bulunmaması veya da karşı tarafa verilen zararla kıyaslandığında, hak sahibine çok cüzi bir yarar sağlaması da olasıdır. Böyle durumlarda, bazı koşullar altında, hakkın kötüye kullanıldığı kabul edilir. Bilhassa bireyin kendisine yarar sağlamamasına rağmen, sırf başkalarına zarar vermek maksadıyla hakkını kullanması böyledir.

 

 Örneğin, bir kimsenin mülkiyeti kendisine ait olan arazide kendisinin hiçbir ihtiyacına cevap vermeyen bir duvarı, bir tahta perdeyi sırf komşusunun manzarasını kapatmak amacıyla yaptırması, ortada hiçbir menfaat bulunmadan doğrudan başkasını rahatsız etmeye yönelik bir davranış olarak hakkın kötüye kullanılmasının klasik örneğidir(15).

_________________________

14) Zevkliler / Havutçu, age. sh.89

15) Yarg.HGK. 13.1.1965, E.2/K.16’da şöyle denilmiştir: “ Davalının

  C) Hakkı Kullananın Davranışlarının Çelişkili Olması

  Kimse iş hayatında bir önceki davranışlarını ve tutumunu değiştirmemek, olduğu gibi koruyup, muhafaza etmek zorunda değildir. İşte bu durum, kişisel özgürlüğün iş hayatındaki yansımasıdır. Fakat karşı tarafta davranışlarının ve tutumunun daha sonra değiştirilmeyeceğine ilişkin haklı bir güven yaratılmışsa sonradan karşı tarafta uyandırılan bu güveni farklı davranarak boşa çıkarmak dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaz. Yani önceki davranış ve tutumlarıyla çelişen eylemler, hakkın kötüye kullanılmasını oluşturur.

 

  D)Kötü Kazanılmış Bir Hakkın İleri Sürülmesi

Hukukça meşru olmayan bir duruma dayanılarak hak elde edilmesi hoş görülmez(16). Örneğin bir kişiye adam öldürmesi şartıyla para verilmiş olması ahlaka ve hukuka aykırıdır. Dolayısıyla bu amaçla yapılan sözleşmelerde geçersiz olur. Ancak yasalarımız hukuka ve ahlaka aykırı amaçlarla verilen şeylerin iadesinin talep edilemeyeceğini söyler(BK.65). İşte adam öldürme karşılığında para alanın, bu maddenin tanıdığı hakka dayanarak almış olduğu parayı iadeye yanaşmaması, kötü edinilmiş bir hakkın ileri sürülmesidir. Dolayısıyla burada hakkın kötüye kullanımı durumu söz konusudur.

 

  E) Şekil Sakatlığının Caiz Olmayan Biçimde İleri Sürülmesi

  Bazı hukuki işlemlerin geçerliliği hukuk düzenimizce belirli şekil kurallarına uyulmasına bağlanmıştır. Hukukumuzda bahçe duvarının üzerine yaptırdığı tahta parmaklıklar yüzünden davacının evinin deniz manzarasının kapandığı ve bu parmaklıkların yapılmasında davalının bir menfaatinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır… İmar mevzuatının o yerde parmaklık yapılmasına müsait olması bu hakkın kötüye kullanılmasını gerektirmez.

16) Zevkliler / Havutçu, age. sh.90

kanunun şekil zorunluluğuna ilişkin kuralları emredicidir ve bu kurallara aykırılık hukuki işlemin geçersizliği sonucunu doğurur. Şekle uyulmaması nedeniyle geçersiz olan hukuki işlemden dolayı edim yükümleri doğmaz, ifa edilen edimlerin de iadesi gerekir(17).

 

  Kimi durumlarda, hukuki işlemlerin şekle aykırılık nedeniyle geçersizliğinin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Şekle aykırı da olsa, hukuki işlemin tüm gerekleri taraflarca bilinerek ve isteyerek yerine getirilmişse, sonradan şekle aykırılık nedeniyle geçersizliğinin ileri sürülmesi, yerine getirilen edimin iadesinin talep edilmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.

  IV)Hakkın Kötüye Kullanılmasının Sonuçları(Yaptırımları)

  Hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı(müeyyidesi) kural olarak “hukuk düzeninin sağladığı korumadan mahrum kalmak”tır. Dolayısıyla hakkını kötüye kullanan kişi arzu ettiği sonuca ulaşamaz(18). Hakkını kötüye kullanan taraf davacı ise, davası reddedilir; davalı taraf ise mahkeme davacı tarafın lehine uyuşmazlığı karara bağlar. Kötüye kullanılan haktan zarar gören kimseye bu zararını gidermek üzere bir dava hakkı tanınarak, hakkını kötüye kullananın davranışı yaptırıma bağlanmış olur. Bu dava, hakkın kötüye kullanılmasının doğuracağı zararın önlenmesi, zarar verici durumun giderilmesi davaları olabileceği gibi bir tazminat davası da olabilir(BK.41).

17) Zevkliler / Havutçu, age. sh.90

18) Ayan, Mehmet: Medeni Hukuk, Konya 2001, 1.Baskı, sh.177

 

KAYNAKÇA

 

Akipek, Jale / Akıntürk, Turgut : Başlangıç Hükümleri – Kişiler Hukuku, İstanbul 2003, 4.Bası

 

Atay, Aytekin : Medeni Hukukun Genel Teorisi, İstanbul 1980, 3.Bası

 

Ayan, Mehmet : Medeni Hukuk, Konya 2001, 1.Bası

 

Edis, Seyfullah : Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç

Hükümleri, Ankara 1989, 4.Bası

 

Oğuzman, M.Kemal / Barlas, Nami : Medeni Hukuka Giriş – Kaynaklar – Temel Kavramlar, İstanbul 2003, 10.Bası

 

Velidedeoğlu, Hıfzı Veldet : Türk Medeni Hukuku, İstanbul 1963, 3.Bası

 

Zevkliler, Aydın / Havutçu, Ayşe : Medeni Hukuk Temel Bilgiler, Ankara 2005, 5.Bası

 

Av. Mehmet Harun ELÇİ