Günümüzde yaşanan ekonomik ve ticari gelişmeler bankacılık faaliyetlerinin son derece önemli bir noktaya oturmasını sağlamıştır. Öyle ki günümüzde bankalar sermaye, para ve kredi konusunda gerçek ve tüzel kişilerle birçok işlem yaparak bu alandaki ihtiyaçları karşılayan iktisadi kuruluşlar haline gelmiştir. Bankaların temel olarak üç işlevinden söz edebiliriz. Bunlar:


1) Mevduat Toplama,
2) Kredi verme,
3) Bankacılık Hizmetleridir.


Bu çalışmada yalnızca mevduat işlemi ve onun hukuki nitelikleri üzerinde durmaya çalışılacaktır. Mevduat işlemi banka işlemleri arasındaki en önemli hukuki işlemlerden birisidir. Mevduat temel bir banka işlemi olduğundan buna ilişkin temel düzenlemeler de Bankalar Kanununda yer almıştır. Kural olarak mevduat toplama yetkisi Bankaların tekelindedir. Gerçi başka bazı kuruluşların özel düzenlemelere dayanarak mevduat toplama yetkisi var ise de bu uygulamada pek işlerlik kazanamamıştır. Bu sebeple yalnızca bankaların gerçekleştirdiği bir işlem olarak mevduat işlemi ele almaya çalışılacaktır.


Bankalar bakımından mevduat işleminin hayati önem taşıdığını söylemek mümkündür. Öyle ki, bankaların kaynakları içerisinde mevduatın çok önemli bir yeri vardır. Gerçekten de bu sözleşme bankanın var olması için temel kaynaklardan birisini teşkil etmektedir. Çünkü banka nispeten düşük faizle topladığı mevduatı, kredi açma sözleşmesiyle ihtiyaç sahiplerine daha yüksek faizle vermek suretiyle, aradaki faiz farkından kazanç elde etmektedir. Banka ne kadar mevduat toplarsa, kar oranını da o derece artıracaktır .

Bankaların yönettikleri para içerisinde, kendi öz kaynakları mevduatlarına oranlandığında, son derece küçük bir oran ortaya çıkmaktadır. Bu durumda mevduatın, paranın ticaretini yapmayı meslek edinmiş olan Bankalar için ne denli önem taşıdığını tespit etmiş bulunuyoruz . Aşağıdaki tabloda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), eylül ayı itibariyle mevduat miktarları ve mudi sayılarını içeren bülteninde, eylül sonu itibariyle sektördeki 70 milyon 189 bin hesapta 475.7 milyar liralık mevduat bulunduğunu ortaya koyduğunu göreceğiz :

 

1) MEVDUATIN TANIMI ve HUKUKİ NİTELİĞİ

I) MEVDUAT KAVRAMI

‘Mevdu’ Arapça bir kelime olup tevdi edilmiş, emanet bırakılmış anlamına gelmektedir. Mevduat ise ‘mevdu’ sözcüğünün çoğulu olup emanete bırakılmış nesneler anlamına gelmektedir. Tevdi, bırakma, emanet etme anlamına gelir ki tevdiat da tevdinin çoğuludur. Saklanan şeye vedia, saklayanla saklatan arasındaki ilişkiye vedia sözleşmesi, saklayana müstevda, saklatana ise mudi denilir. Ne var ki mevduat ile vedia terimi arasındaki bu köken ortaklığı mevduatın BK. m. 463 vd. anlamında bir vedia sözleşmesine dayandığı anlamına gelmez .

A) Mevduatın Doktrindeki Tanımı

Gerçek yahut tüzel kişiler tarafından; istenildiğinde ya da vadesi geldiğinde çekilmek üzere bankalara (faizle veya faizsiz) yatırılan bir miktar para olarak ifade edilmektedir.

Tanımda da açıkça belirtildiği gibi, mevduat ancak bir miktar para olabilir. Öyle ki; doktrinde benimsenmiş olan bu tanım mevduatı para olarak kabul etmektedir. Bundan ise bir takım sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Öncelikle mevduat, hukuki ilişkiye verilen ad değildir, olsa olsa bir hukuki ilişkinin unsuru olmaktadır, öte yandan mevduat bir fiil de değildir.

Mevduat bankanın kasasında duran, hesaplarında gözüken bir miktar parayı ifade etmektedir. Bu nedenle mevduatın ‘bir banka nezdinde alacaklı hesap açılması’ şeklinde tanımlanması doğru değildir. Zira hesap açılması bir eylemi ifade etmektedir ki, mevduat teriminin doğrudan doğruya bir miktar parayı ifade ettiğini açıklamış bulunuyoruz .

 

B) Mevduatın Yasal Tanımı

5411 sayılı kanun dönemine kadar, ne 4389 sayılı Bankalar Kanunu ne de diğer kanunlar mevduatı tanımlamıştı. Ancak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, ‘Tanımlar ve Kısaltmalar’ başlıklı 3. maddesinde mevduatı tanımlamış bulunmaktadır.

Buna göre:

‘‘Mevduat: Yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında, istendiğinde ya da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul edilen parayı ifade eder.’’

II) MEVDUAT SÖZLEŞMESİ
A) Kavram

Bankaya mevduat olarak para yatırılması bir sözleşmeye dayanır. Bu sözleşmenin konusu, bankaya “mevduat” olarak bir miktar paranın yatırılmasıdır.

Tüm sözleşmeler gibi, mevduat sözleşmesinin de iki tarafı vardır; mudi (para yatıran) ve banka. Sözleşme karşılıklı irade ve birbirine uygun irade beyanlarının açıklanmasıyla kurulur. Bunun üzerine mudi bankaya parayı yatırır. Sözleşme kurulurken icap yatırandan gelmektedir. Bankanın bu icabı kabul etmesiyle sözleşme kurulmaktadır. Bankaların topluma yönelttikleri ve hesap açılmasını özendirici açıklamaları icap değil ancak ‘’icaba davet’’ olarak nitelendirilebilir.

Herhangi bir geçerlilik koşuluna tâbi olmayan mevduat sözleşmesinin hukuki niteliğinin ne olduğuna ilişkin ne Bankacılık Kanununda ne de Borçlar Kanununda herhangi bir açıklık yoktur. Dolayısıyla bu işlemin hukuki niteliğinin belirlenmesi doktrine ve yargı kararlarına kalmaktadır.

Banka ile mudi arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda uygulanacak hükümler, hukuki nitelik olarak belirlenen sözleşme düzenlemeleri önem taşıyacak ve bu tespit edilen sözleşmelerdeki kurallar esas alınarak ihtilaf çözülecektir.

B) HUKUİ NİTELİĞİ

Mevduatın hukuki niteliği tartışmalı olup, temel tartışma ‘‘usulsüz tevdi’’ ile ‘’karz akitleri’’ etrafında gerçekleşmektedir. Bu bakımdan yapılan tartışmalar mevduat ilişkisinde mevduatın vadeli veya vadesiz olmasına göre bir ayrıma dayanmaktadır. Yapılan bu ayırımın temel gerekçesi tarafların amacının farklılaşmasıdır. Kuşkusuz bu da mevduatın hukuki niteliğinin belirlenmesinde, bu iki tür arasında ayırım yapılmasını gerektirmektedir. Bunun sonucu olarak asli edim yükümlülükleri bakımından vadesiz ve vadeli mevduat işlemi bakımından ikili bir ayırım yapmak ve ayrı ayrı sözleşmeye nitelik kazandıran asli edim yükümlülüklerini ortaya koymak zorunludur .

Vadesiz mevduat işleminde mudi bir miktar parasını daha güvenli bir yer olan bankada saklamak (mülkiyetini bankaya geçirmek) ve her zaman bu para üzerinde tasarruf edebilmek yetkisine sahip olmak istemektedir. Her ne kadar bu mevduat türünde mudi duruma göre cüzi bir faiz alabilmekte ise de, bu alınan faiz hiçbir zaman saklama ve (her zaman yatırılan para üzerinde) tasarruf etme amacının önüne geçmemektedir. Bu yapıya baktığımızda, vadesiz mevduat mudiin yararına yapıldığından, onun herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığını, buna karşılık bankanın bu parayı saklamak ve talep halinde iade etmekle yükümlü olduğunu söyleyebiliriz .

Vadeli mevduat ilişkisi bakımından, mudi yatırdığı ve bir süre için kullanımını bankaya bıraktığı bir miktar para karşılığında, vadesiz mevduatla mukayese edildiğinde oldukça yüksek bir faiz geliri elde etmeyi amaçlamaktadır. Bu ilişkide mudiin temel amacının paranın güvenli bir kurumda saklanmasından ziyade, bu faiz alacağı olduğunu söyleyebiliriz. Gerçi burada mudiin parasını güvenli bir yerde saklama âmâcı da yok değildir, ancak faiz elde etme amacı yanında son derece tali bir anlam taşır. Ayrıca mudi burada faiz geliri karşılığında, para üzerinde her zaman tasarruf etme yetkisinden vazgeçmekte, ancak kararlaştırılan sürelerde parayı geri almayı istemektedir. O halde asli edim yükümlükleri bakımından vadeli mevduat ile vadesiz mevduat birbirinden ayrılmaktadır. Burada mudi bir miktar parayı belirli bir süre bankada bırakmayı yükümlenmekte, banka da bunun karşılığında faiz ve vadesi geldiğinde mevduatı sahibine geri vermeyi yükümlenmektedir. Vadesiz mevduattan farklı olarak burada faiz asli edim yükümü niteliğinde olduğundan, bu sözleşme tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmesel ilişki teşkil eder .

1) Genel Olarak Karz Sözleşmesi ve Usulsüz Vedia Sözleşmesi

BK.m. 306’ya göre ‘‘karz öyle bir akittir ki onunla ödünç veren, bir miktar paranın veya diğer bir misli şeyin mülkiyetini ödünç alan kimseye nakil ve bu kimse dahi buna karşı bir miktar ve vasıfta müsavi aynı neviden şeyleri vermekle mükellef olur.’’

BK.m.472’ye göre usulsüz tevdi ise mudi(saklatan) tarafından verilen bir mikar para, misli eşya veya kıymetli evrakın müstevdi (saklayan) tarafından emin bir yerde saklanması ve belirli bir süre sonunda veya istendiğinde mislen geri verilmesi borcunu doğuran bir akittir .

2) Mevduatın Hukuki Niteliğinin Karz ve Usulsüz Vedia Sözleşmesi Çerçevesinde Belirlenmesi

Karzla usulsüz tedvinin ayırt edilebilmesi şu bakımlardan önem taşır:

Karzda ödünç alan ödünç verenin kendisinden olan alacağıyla kendisinin ödünç verenden olan diğer bir alacağını takas imkânına sahiptir. Ancak usulsüz tevdide saklayıcının aksi kararlaştırılmış olmadıkça takas imkânı bulunmamaktadır.

Yine tevdi edilen para her zaman geri istenebildiği halde karzda geri verme bir süreye bağlı tutulmamış olsa bile aksi sözleşmede kararlaştırılmadıkça ödünç alan ilk talep tarihinden itibaren altı haftalık bir süreden faydalanabilir .

Karzdaki, ticari işlemlerde şart edilmese dahi faiz verilmesi gerektiği hakkındaki karine usulsüz tevdide yoktur. Karzda faiz yüksek, usulsüz tevdide genellikle düşüktür.


Uygulama açından tartışmanın büyük bir önemi vardır:

Karz nitelendirmesi bankaya takas imkânı, banka müşterisinin ise faiz ihtiyacına cevap vermektedir.

Usulsüz tevdi nitelendirmesi ise faiz elde etme imkânı vermese de müşteriye dilediği anda parasını çekme imkânı tanımakta ve bankaya olabilecek borcuna mahsuben parasının takas edilme tehlikesini bertaraf etmektedir .

Mevduat sözleşmesinin karz akdi niteliğinde olduğunu savunan görüş, karz akdinin paralarını muhafazadan ziyade işletmek gayesiyle mevduat sahiplerinin faiz beklentilerini karşılamasından hareket eder. Çünkü bankalar mevduat olarak topladıkları paraları işletmektedir. Bu açıdan bakıldığında müşteriye faiz vermekte ve diğer taraftan sözleşmeye konulan hükümlerle kendilerine takas yetkisi tanımaktadırlar. Usulsüz tevdi görüşüne göre ise bankaya asıl olarak işletmek için değil muhafaza etmek için para yatırılır. Devletin tasarruf mevduatını koruyucu hükümler getirmiş olması bu görüşü destekler niteliktedir.

Buna karşılık, mevduat sözleşmesiyle vedia sözleşmesi arasında önemli farklar vardır. Vedia sözleşmesiyle mevduat sözleşmesinin örtüşmediği temel nokta, mevduatta tevdi edilen paraların mülkiyeti bankaya geçtiği için, mevduat işlemi vedia sözleşmesi ile örtüşmez. Gerçekten de bankalar aktif işlemlerinin finansmanı için mevduatı banka mamelekine geçirmek ve bu para üzerinde tasarrufta bulunmak zorundadır. Yani mevduatta bir aynen iade değil, misli olarak iade yükümü söz konusudur . Oysa vedia sözleşmesinde, vedia konusu aynen alındığı gibi iade edilmelidir. Bunun doğal sonucu olarak vedia alan hiçbir zaman vedia konusunun mülkiyetini iktisap edemez .

Yukarıda anlatılanlardan çıkan temel sonuç: usulsüz vedia ve karz sözleşmeleri bakımından temel ayırıcı kriterin özellikle tarafların amacı olduğunu, bu amaç çerçevesinde yapılan yorumla:

 Vadesiz mevduatın usulsüz vedia,

 Vadeli mevduatın karz sözleşmesi,

niteliğine sahip olduğunu kabul etmek gerekir .


2) MEVDUATIN TÜRLERİ

Merkez bankasının 2002/1 sıra no’lu tebliği dikkate alınarak mevduatı şu şekilde tasnif etmek mümkündür:

I ) MEVDUATIN ‘‘SAHİPLERİNE’’ GÖRE TÜRLERİ

Bu tasnife göre mevduat 1.Tasarruf Mevduatı, 2.Resmi Kuruluşlar Mevduatı, 3.Ticari Kuruluşlar Mevduatı, 4.Bankalararası Mevduat ve 5.Diğer Kuruluşlar Mevduatı olarak ayrılabilir.

A) Tasarruf Mevduatı

Gerçek kişiler tarafından bu nam altında açtırılan ve ticari işlemlere konu olmayan mevduat "tasarruf mevduatı" dır. Bu mevduat türü, ticari bir amaç söz konusu olmaksızın, kişilerin birikimlerini değerlendirmek amacıyla yaptıkları mevduattır.

Yasal tanımı:

Tasarruf mevduatı: Mevduat bankaları nezdinde açtırılan, gerçek kişilere ait ve münhasıran çek keşide edilmesi dışında ticari işlemlere konu olmayan mevduat hesaplarını ifade eder.

Çek keşide etmek her ne kadar TTK m.3 anlamında bir ticari iş olsa da tasarruf mevduatı üzerine çek keşide edilmesi kural olarak o hesabı ticari kuruluşlar mevduatına çevirmez.

B) Resmi Kuruluşlar Mevduatı

Genel ve katma bütçeli daire ve kurumların, yerel yönetimlerin, mahkemelerin, savcılıkların, icra ve iflas dairelerinin, tereke hakimliklerinin mevduatı "resmi kuruluşlar mevduatı" dır.

C) Ticari Kuruluşlar Mevduatı

Gerçek kişilerin ticari işletmelerine, her çeşit ortaklıklara, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunlara bağlı müessese ve bağlı ortaklıklara, genel ve katma bütçeli kuruluşlarla yerel yönetimlerin ticari işletmelerine, döner sermayeli kuruluşlara, vakıfların, derneklerin, sendikaların, birliklerin ve mesleki kuruluşların kurdukları veya katıldıkları ticari işletmelere, 
sigorta şirketlerine ait mevduat "ticari kuruluşlar mevduatı" dır.

D) Bankalararası Mevduat

Bankalar (Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak kurulan bankalar ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dahil), özel finans kurumları ve özel kanunlarına göre mevduat kabulüne 
yetkili bulunan kuruluşlara ait mevduat " bankalararası mevduat " dır.

E) Diğer Kuruluşlar Mevduatı

Kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kurumlarına, vakıflara, derneklere, meslek teşekküllerine, sendikalara, kanunla veya bir kanuna dayanılarak kurulmuş tasarruf sandıklarına, resmi ve özel idare, müessese ve ortaklıklarla mesleki teşekküllerde yalnız kendi mensuplarına ait olmak üzere sağlık, sosyal yardım ve tasarruf sağlamak amacıyla kurulan sandıklara ait paralar, noter teminat ve emanet paraları, mahkemeler, savcılıklar, icra ve iflas daireleri ve tereke hakimlikleri nezdindeki paralar, mahkemelerce tevdi mahalli gösterilmek suretiyle yatırılan paralar, yöneticiler tarafından apartman yönetimi ile ilgili olarak yatırılan paralar, elçilik ve konsolosluklara ait paralar, uluslararası kuruluşların Türkiye'deki büro ve temsilciliklerine ait paralar, fonlara ait paralar, genel ve katma bütçeli kuruluşlar içerisinde yer almayan üst kurul, kurul ve kurumların paraları ile bunların dışındaki paralar "diğer mevduat" başlığı altında toplanacaktır .

II) MEVDUATIN ‘‘VADELERİNE’’ GÖRE TÜRLERİ

Merkez Bankası’nınn 2002/1 sıra sayılı Tebliğinin 8. maddesinde mevduatın vadelerine göre de tasnif edildiğini görmekteyiz.

A) Vadesiz Mevduat

Bankanın izni aranmaksızın hesap sahibi tarafından istenildiği zaman kısmen veya tamamen geri çekilebilen, herhangi bir ihbar veya vade koşulu taşımayan ve faiz tahakkukları yıl sonunda veya hesabın kapatılmasında yapılan mevduattır. Vadesiz mevduata faiz verilip verilmemesi önem taşımamaktadır.


Mevduat sahibi mevduatı geri çekme hakkını MK m.2’ de yer alan “Dürüstlük Kuralı” çerçevesinde kullanmalıdır. Hafta sonunda ya da mesai saatleri dışında para çekmek istenmesi hali bu durumlara örnek oluşturmaktadır.


B) Vadeli Mevduat

Mevduatın ancak belirli bir süre sonra çekilebileceğinin banka ile müşteri arasında kararlaştırıldığı durumlarda vadeli mevduat söz konusu olacaktır .

TCMB tebliğine göre (kesin)vade türleri;

1 aya kadar vadeli (1 ay dahil)
3 aya kadar vadeli (3 ay dahil)
6 aya kadar vadeli (6 ay dahil)
1 yıla kadar vadeli
1 yıl ve daha uzun vadeli
(1 ay, 3 ay, 6 ay ve yıllık faiz ödemeli) şeklindedir.

Ancak, Merkez bankası tebliğinde asgari bir vade süresi belirlenmediğinden, 7, 5 ve 1 gün vadeli mevduat kabulü dahi söz konusu olmaktadır.

Vadeli mevduatta, vadeden önce para çekilmesi bankanın kabulüne bağlı olmakla birlikte uygulamada bankalar müşterilerini bu taleplerini geri çevirmemektedir. Bu durumda sözleşmeyle kararlaştırılan vadeli mevduat faiz oranının uygulanmasına imkan bulunmamaktadır. Yine, uygulamada bankaların, hesaptan kısmen para çekilmesi halinde vadeyi bozmaları TCMB tarafından banka genel müdürlüklerine gönderilen 08.07.2002 tarihli bir yazı ile engellenmiştir.

1) İhbarlı mevduat

Çekileceği günden 7 gün önce yazılı olarak ihbar yapılmak suretiyle çekilebilen mevduattır. Yani belirsiz süreli olarak açılan mevduattır.


2) Birikimli mevduat

En az beş yıl vade ile açılmaktadır. Sözleşmeyle belirlenen aylık veya üç aylık sürelerle hesaba para yatırma olanağı vardır. Böylelikle vade bozulmaksızın, hesaba para yatırılması olanağı mevduat sahiplerine tanınmakta, anapara sürekli artırılarak, daha fazla faiz alma olanağı sağlanmaktadır.

III) YATIRILAN PARANIN ‘‘TÜRÜNE’’ GÖRE MEVDUAT

Bu ayırım Merkez Bankasının tebliğinde yer almamakla birlikte uygulamada ortay çıkmış bir ayırımdır. Ülkemizdeki mevduat döviz olarak da bankaya yatırılabilmektedir. Bunun sonucu olarak ikili bir ayırım yapılabilir:

A) Türk Lirası Mevduat Hesabı

Türk Lirası yatırmak suretiyle açılan mevduata TL mevduat adı verilmektedir. Mevduat hesabına yatırılacak paranın alt veya üst sınırı bulunmamaktadır.

B ) Döviz Tevdiat Hesabı

Yabancı para yatırmak suretiyle açılan mevduata döviz tevdiatı hesabı adı verilmektedir. Bankalar geri ödemeyi de aynen yaparlar. Örneğin, hesap dolar olarak açılmışsa, mudi de parasını aynen yani dolar olarak geri alır.

 

3) SÖZLEŞME TARAFLARININ BORÇLARI

I) ASLİ EDİM YÜKÜMLÜLÜKLERİ

A) Bankalar Bakımından Asli Edim Yükümlülükleri

1) Vadesiz Mevduat Sözleşmeleri

a) Saklama yükümü


Bunun doğması için öncelikle mudinin parayı bankaya yatırmış olması gerekmektedir. Mudi parayı bankaya yatırmadan bankanın böyle bir yükümlülüğü doğal olarak ortaya çıkmayacaktır.

Buradaki saklama bir aynen saklama yükümü değildir. Usulsüz vedianın niteliği gereği banka kendisine tevdi edilen para ile dilediğini yapabilecektir öyle ki paranın mülkiyeti bankaya geçmiştir.

Onun saklama yükümü her an iadeye hazır ve ehil olmak anlamına gelir. Bu nedenle banka her ne kadar parayı madde olarak istediği gibi kullanabilirse de miktar olarak istediği gibi kullanamaz. Bu para meblağını fiilen saklama yükümü olup daima kendisine tevdi edilen paranın meblağı bakımından güvenliğini gözetmek zorundadır. Öyle ki bu güvenli saklama vadesiz mevduat sözleşmelerinin esaslı unsuru niteliğindedir .

b) İade yükümü

Vadesiz mevduat sözleşmesinde bankanın en önemli yükümü kuşkusuz iade yükümüdür. Vadesiz mevduatta iade yükümü bakımından kanun koyucu Bankacılık Kanunu m.61’de özel bir hüküm getirmiştir.

MADDE 61 – 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz.

Her ne kadar kanun koyucu burada bankanın iade yükümünün ortadan kalktığı hallere ilişkin olarak MK ve BK’nun belirli düzenlemelerine atıf yapsa da buradaki sayım örnekseyicidir. Nitekim bu hallere benzeyen ancak maddede belirtilmemiş olan nedenlere dayanarak da ( ör: haciz, ihtiyati tedbir) banka tarafından mevduatın iadesi mümkün olmaz ve iade etmemek geri verme yükümünün ihlali anlamına gelmez. Maddede geçen ‘’mevduat sahiplerinin geri alma hakkı sınırlanamaz’’ ibaresi vadesiz mevduata ilişkindir. Nitekim maddenin son cümlesinde mevduat sahibi ile banka arasındaki vade ve ihbar süresine ilişkin kararlaştırılan şartların saklı tutulduğu belirtilmiştir .

Maddede belirtilen istisnalar dışında kural mutlak ve emredici niteliktedir. Mudi istediği zaman kural olarak mevduattan kaynaklanan alacağını kısmen veya tamamen geri çekebilir.

Ayrıca Kanunun 151. maddesinde mevduat sahiplerinin mevduatlarını haksız ve kasıtlı olarak engelleyen bankaların görevli veya ilgili mensupları için ceza öngörülmüştür. Buna göre:

MADDE 151 – Bu Kanunun 61 inci maddesi hükmüne aykırı davrananlar altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşyüz güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Kanunda hiçbir düzenleme yer almasaydı dahi usulsüz vedia olarak kabul ettiğimiz mevduat sözleşmesi gereği Borçlar kanunu hükümlerine giderek bir yol bulabilecektik. Buna göre kanunda usulsüz vedia sözleşmelerini düzenleyen BK.472’de kanun koyucu usulsüz vedia verenin iade talebine ilişkin herhangi bir düzenleme olmadığından BK.466 daki kuralın usulsüz vedia da iade talebine uygulanması gerekecekti.

Bunun sonucu olarak usulsüz vedia veren usulsüz vedia konusunu bir süre kararlaştırılmış olsa bile her zaman tam olarak ve kuşkusuz misli olarak iade edilmesini talep edebilecekti.

 

İade yükümünün ifa yeri

Mevduat işleminden doğan iade talebi kuşkusuz bir ödeme talebidir ve bunun sonucunda bir para borcu ortaya çıkar. Para borçları ise genel kural olan BK73/b.1 gereği alacaklının ifa zamanındaki ikametgâhında ifa edilir. Ancak bu kural vadesiz mevduat ( usulsüz vedia) sözleşmeleri açısından uygulanamaz. Çünkü bu sözleşmede ortaya bir para borcu çıkmış olsa da uygulanacak olan kural vedia sözleşmelerine ilişkin özel hüküm niteliğinde olan BK. 468 düzenlemesidir. Buna göre mudi vedia konusunu muhafaza edilen yerde (aranacak borç) iade alacaktır. Tabi ki BK 468 tamamlayıcı bir hüküm olup taraflar sözleşme ile aksini kararlaştırabilirler .


 Vadesiz mevduat sözleşmelerinde bankanın iade yükümü (temlik, rehin, haciz gibi istisnai durumlar hariç) mutlak bir niteliğe sahip olup aranacak borçtur. Bunun sonucu olarak bankanın hesabı idare eden şubesinde sözleşme konusu paranın iade edilmesi gerekir.


2) Vadeli Mevduat Sözleşmleri


a) İade yükümü


Bank. K.61 son cümlesinde ‘’Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.’’ şeklinde bir kural getirmiştir. Bu düzenlemeden ve genel olarak 61. maddenin düzenlenmesinden burada da mudiin geri talep hakkının olduğunu görüyoruz. Ancak bunun vade ve ihbar sürelerine uyulması ile kullanılabileceği belirtilmektedir.


 Vadeli mevduat sözleşmelerinde banka, muaccel olmadan önce sözleşme konusu mevduatı (MK.2’deki sınırlar çerçevesinde) iade etmekle yükümlü değildir, ancak yetkilidir. Yani bankanın bu konuda bir takdir hakkı bulunmaktadır. Bu tür mevduatın da hesabı idare eden bankanın şubesinde mevduat sahibine iade edilmesi gerekir.
Kanun koyucu ödünç sözleşmelerinde alınanın nerede iade edileceğine ilişkin olarak herhangi bir düzenleme getirmemiştir. Genel kural BK.73 vardır. BK.m.73/b.1 tamamlayıcı bir hükümdür. Taraflar bunun aksini açık veya örtülü bir biçimde kararlaştırabilirler. Örtülü anlaşma ifanın mahiyetinden yahut teamülden çıkarılabilir. Biz de buradan teamül gereği ifa yerin banka şubesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda götürülecek borç aranacak borç haline gelmiştir .


b) Faiz Ödeme yükümü


Vadeli mevduatta en önemli (asli edim) yükümü şüphesiz faiz ödeme yükümüdür. Vadeli mevduat hukuki niteliği gereği bir ticari ödünç ilişkisidir. Genel olarak ödünç ilişkilerinde faiz şart kılınmamışsa adi işlerde faiz ödenmesi şart değildir. Ancak bu hüküm(BK. 307) mevduat ilişkisi bakımından uygulanmaz. Nitekim mevduat ilişkisi ticari bir ödünçtür. Zira anonim ortaklık şeklinde kurulan bir ticaret ortaklığı olan banka, TTK m. 18 gereğince tüzel kişi tacirdir. Mudi tacir sıfatını haiz olmasa dahi yapılan iş TTK m 21/II düzenlemesi gereği ticari bir iştir. Bunun sonucu olarak mevduat ilişkisi bakımından BK.307/II uygulama alanı bulur. Bu düzenleme gereğince taraflar aralarında faiz kararlaştırmamış olsalar dahi yine de faiz ödenmesi gerekir. Ancak BK.307’ye gerek kalmadan taraflar aralarında bir faiz oranı belirler. Faiz ödenecek olması ise sözleşmeyi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme haline getirir ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere uygulanacak kurallar vadeli mevduat bakımından uygulama alanı bulur .

 Temel kural faiz oranı serbestîsi olmakla beraber bankalar belli sınırlar içinde mevduat faiz oranı belirleyebilirler:

MADDE 144 - Bakanlar Kurulu, bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranlarını, katılma hesaplarında kâr ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dâhil bu maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak diğer menfaatlerin nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu, bu yetkilerini Merkez Bankasına devredebilir.
 2001 ekonomik krizine kadar mevduata son derece yüksek faiz oranları uygulanıyordu, mevduata uygulanan yüksek faiz oranı ve GABİN iddiası, mevduat sözleşmesinin iptali değil faiz oranının makul seviyeye çekilmesi MK.2 ye daha uygundur.

FAİZ NE ZAMAN İŞLEMEYE BAŞLAR??? Mevduata uygulanan faiz bir Kapital(ana para) faizi olduğundan temel kural faizin hangi andan itibaren başlayacağının tarafların iradesine bırakılmasıdır ancak taraflar herhangi bir düzenleme yapmamışlar ise faiz ana para borcunun doğduğu an olarak kabul edilmelidir. Faiz ana para borcuna bağlı fer’i bir borçtur banka uygulamasında ise valör tarihi esas alınmaktadır .


B) Mudi Bakımından Asli Edim Yükümlülükleri

1) Vadesiz Mevduat Sözleşmeleri

Vadesiz mevduat sözleşmeleri eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olduğundan mudiin herhangi bir yükümlülüğü yoktur. Çünkü bir miktar paranın saklanması amacıyla yapılan bu sözleşme tamamen mudiin yararınadır. Dolayısıyla mudi bakımından vadesiz mevduat sözleşmelerinde herhangi bir asli edim yükümlülüğü yoktur.


2) Vadeli Mevduat Sözleşmeleri

Vadeli mevduat sözleşmesi niteliği gereği bir karz sözleşmesi olduğundan mudi, sözleşmenin kurulmasıyla birlikte bankaya kullanabileceği bir sermaye sağlamayı ve dolayısıyla paranın mülkiyetini devir (BK.m. 306) borcunu yükümlenmektedir

 

II) YAN YÜKÜMLÜLÜKLER

Mevduat sözleşmesinden sadece asli edim yükümlülükleri değil aynı zamanda bazı yan yükümlülükler de ortaya çıkar. Bu yan yükümlülükler niteliği gereği mevduat ilişkisinin işlemesin kolaylaştırmakta, mevduat ilişkisinin kötüye kullanılmasını engellemektedir. Ayrıca yan yükümlülükler vadeli ve vadesiz mevduat bakımından ortaktır.

A) Bankalar Bakımından

1) Hesap Açma ve Hesabı Doğru İdare Etme Yükümü

Bankanın ilk yan yükümü mevduat hesabı açmak ve bu hesabı idare etmektir. Hesap sahibi mevduat hesabı bakımından, ilgili alacağın alacaklısı olan banka müşterisidir. Hesap açılması sırasında bankalar müşterilerinin kimlik numaralarını ve vergi numaralarını özenle tespit etmekle yükümlüdürler. Bu hem kara paranın aklanmasının önlenmesine ilişkin mevzuattan hem de Bankacılık kanunundan ortaya çıkmaktadır. Ayrıca mevduat hesabı açtırmak amacıyla başvuranlar için bir imza kartonu düzenlenir. Bu düzenlenen karton ile banka, mevduat hesabı üzerinde işlem yapılması sırasında mudiin veya temsilcisinin kullanacağı imza ile kartondaki imzayı karşılaştırarak kontrol etmeyi ve usulsüz para çekimlerini engellemeyi amaçlamaktadır .

Ayrıca banka, yan yükümlülük olarak sadece hesabı açmakla yükümlü olmayıp aynı zamanda hesabı doğru ve usulüne uygun olarak idare etmekle yükümlüdür. Bu çerçevede banka mudiin hesap açılırken yatırdığı mevduatı ve daha sonraki işlemlerini tam olarak eksiksiz bir şekilde hesaba kaydetmelidir.

2) Mevduat Hesap Cüzdanı Düzenleme Yükümü

Mevduat hesap cüzdanı, bankadaki hesaba uygun olarak hazırlanan ve kural olarak hesap hareketlerini göstermeye yarayan bir belgedir. Bu konuda en çok tartışılan husus onun hukuki niteliğine ilişkin olup kıymetli evrak niteliğine sahip olup olmadığı ile ilgilidir. Hemen belirtelim mevduat hesap cüzdanı bir makbuz veya kıymetli evrak değildir. Genellikle bankaların hesap cüzdanları genel işlem şartlarında yer alan ‘’yapacağınız her işlemde bu cüzdanın gösterilmesi zorunludur’’ Biçimindeki kayıtlar basit bir ibraz kaydı olarak nitelendirilse de bu şekildeki basit ibraz kaydının hesap cüzdanını kıymetli evrak olarak nitelememize imkân vermez. Hesap cüzdanı basit bir borç senedidir .

3) Bankanın Özen Yükümlülükleri

Banka mevduat üzerinde tasarruf etmek isteyen kişinin gerçek hak sahibi veya diğer tasarrufa yetkili kişilerde olup olmadığını kontrol etmek-denetlemekle yükümlüdür. Hesap sahibinin kontrolü bilhassa mevduat hesap cüzdanı, kimlik kontrolü ve imza kartonundaki imza ile talepte bulunan şahsın işlem sırasında attığı imzanın mukayesesi biçiminde olmalıdır.


B) Mudii Bakımından

1) Mudiin Mevduat Hesap Cüzdanını Özenle Saklama Yükümü

Mudi hesap cüzdanını özenle saklamakla yükümlüdür. Öyle ki herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bir yerde bırakmaması gerekir. Gerekli ve uygun güvenlik önlemlerini alması gerekmektedir. Aksi halde olası bir ihmalkarlık neticesinde oluşan olumsuz sonuçlara mudiin katlanması gerekmektedir.

2) Mevduat Hesap Cüzdanının Kaybı Durumunda Bankaya Bildirme Yükümü

Mudi de mevduat ilişkisinde özen yükümlülükleri niteliğine sahip bazı yan yükümlülüklere riayet etmekle yükümlüdür. Bu çerçevede mudi, mevduat hesap cüzdanını özenle saklamakla ve herhangi bir sebeple kaybederse, durumu bankaya bildirmekle yükümlüdür. Burada bildirimin özellikle yazılı olması ve bu bildirimin bir nüshasının banka yetkilisince imzalanarak mevduat sahibine geri verilmesi, mudiin bildirimi yaptığını ispat açısından isabetli olur. Bildirim ancak mesai saatleri içerisinde yapılabilmektedir ki bu durum son derece sakıncalıdır. Dolayısıyla gece veya tatilde de kayıp ve çalınmaların bildirilebileceği sistemler kurmak isabetli olur .

 

Örnek : Akbankın Ak Hesap Cüzdanı Genel İşlem Şartlarının 2.maddesine göre mevduat hesap cüzdanın kaybı durumunda 48 saat içerisinde bankaya bildirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

SONUÇ

 

Mevduat bankaların vermiş olduğu kredilerin temelini teşkil etmektedir. Dolayısıyla ekonomiye kredi olarak aktarılan mevduat ekonomi için önemli bir yer tutar. Çalışmada bu denli önemli bir yeri olan mevduatın yasal tanımı ile birlikte açıklanmaya çalışılmıştır.

Bir sözleşmeye nitelik kazandıran onun asli edim yükümlülükleridir. Öyle ki asli edim yükümlülükleri sözleşmeye rengini verir. Mevduat işleminin hukuki niteliğinin açıklanmasında, tevdi edilen paraların mülkiyetinin bankaya geçmesine olanak sağlayan, bankanın serbestçe para üzerinde tasarruf edebildiği ve onun bir geri ödeme yükümünün ortaya çıktığı sözleşmelerin esas alınması gerektiğidir. Bu özelliklere sahip esasen iki sözleşme vardır. Bunlar ‘‘usulsüz vedia sözleşmesi ve karz (ödünç) sözleşmesi’’dir.

Tarafların amaçlarına bakmak suretiyle bu iki sözleşme türünü birbirinden ayırabiliriz. Karz sözleşmesinde bir kredilendirme amacı söz konusudur ve ödünç alan taraf ödünç konusu üzerinde serbestçe tasarruf imkanı kazanır. Usulsüz vediada ise vedia sözleşmesinde olduğu gibi amaç güvenli bir şekilde saklamadır.

Yukarıdaki açıklamalardan sonra vadesiz mevduat sözleşmesinin hukuki niteliğinin usulsüz vedia olduğunu; vadeli mevduat sözleşmesinin ise faiz geliri elde etme amacına bağlı olarak, paranın güvenli şekilde saklanması gayesini ikincil bırakması neticesinde karz akdi olduğunu kabul etmek gerekir.

Çalışmamızda mevduat hesaplarının vade ve türlerine göre de ayırımı yapılmaya çalışılmış bu ayırımı tespite Merkez Bankasının yetkili olduğuna değinilmiştir. Merkez Bankasının yasal dayanağı olarak en son 2002/I sıra nolu Tebliğ ile mevduatın sahiplerine göre türlerini ayırdığını incelemeye çalıştık. Her ne kadar tebliğde açıkça belirtilmemişse de mevduatın bir de yatırılan paranın vadesine göre tasnife tabi tutulması gerektiği incelenmiştir.

Çalışmamızın son kısmında ise mevduat sözleşmelerinde önem teşkil eden asli edim yükümlülükleri ve yan edim yükümlülükleri incelenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda asli edim yükümlülükleri başlığı altında; bankalar bakımından vadesiz ve vadeli mevduat sözleşmelerindeki asli edim yükümlülükleri incelenmiştir. Daha sonra mudilerin asli edim yükümlülükleri aynı ayırıma tabi tutularak vadeli ve vadesiz mevduat sözleşmelerinde yer alan yükümlülükleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yan yükümlülükler de bankalar ve mudiiler bakımından ayrıca incelenmiştir.

 

Av. Mehmet Harun ELÇİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


BİBLİYOGRAFYA

Çeker, Mustafa : Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı, Adana 2004

Doğanay, İsmail : ‘‘Bankalardaki Mevduat Hesabından Kısmen Para Çekilirken veya Hesap Kapatırken Bankaların Göstermek Yükümlülüğünde Oldukları Özen Borcu’’, BATİDER 1994, C: XVII, S. 4, s.25 – 31

Erdem, Nuri : ‘‘Vadelerine Göre Mevduat Hesabı Türleri’’, YÜHFD 2004, C.I, S.2, s.253 - 272

Şener, Oruç Hami: Banka Mevduatı ve Hukuki Niteliği, Ankara 2005

Kaplan, İbrahim : Banka Sözleşmeleri Hukuku, Ankara 1996, C.I

Konuralp, Haluk: ‘‘Banka Tasarruf Mevduatının Hukuki Niteliği’’, ABD 1980, S.1, s.14 - 24

Küney, Hikmet : Banka Tekniği, Ankara 1989, 6.Bası

Tandoğan, Haluk : Borçlar Hukuku - Özel Borç İlişkileri, C.I/2 Kira ve Ödünç Verme (Ariyet ve Karz) Sözleşmeleri, Ankara 1985, 3.Bası

Turanboy, Asuman : Bankacılar İçin Banka Hukuku Bilgisi, Ankara, 11.Bası

Turanboy, Kürşat Nuri :‘‘Tasarruf Mevduatı Sözleşmesinin Niteliği’’, GÜHFD 1997, C.I, S.1. s. 254 - 264

Tekinalp, Ünal : Banka Hukukunun Esasları, İstanbul 1988, C.I

Tekinalp, Ünal : Banka Hukukunun Esasları, İstanbul 2009, 2. Bası


Vural, Güven : Türk Banka Hukuku, Ankara 1991

 

Av. Mehmet Harun ELÇİ